Elsie pencerenin kenarında oturuyor, dışarıyı seyrediyordu. O güzel baharın, mis gibi çiçeklerin kokusunu içine çekiyordu. Küçük tavşanlarıyla oynayan kardeşi dışarı çıkmıştı. Bir yandan gülüyor, bir yandan ‘Küçük Bibi koş, koş!’ diye bağırıyordu. Elsie’de çok isterdi bahçeye çıkıp oynamayı. Ama yapamıyordu. Bacakları buna izin vermiyordu. Kardeşini her izlediğinde keşke o kaza olmasaydı diye düşünüyordu.
Bir anda kardeşi tavşanın önünde durdu. Şaşkın ve korkmuş görünüyordu. Elsie meraklanmıştı. Katie neden bu kadar korkmuştu? Merakla izlemeye koyuldu. Katie tavşanı eline aldı. Ona bir şeyler söyledi ve koşarak eve girdi. Elsie daha sandalyesini arkaya döndürmeden Katie geldi. Çok heyecanlı gözüküyordu. Yüzündeki korku dinmiş gibiydi. Yaklaştı ve elindeki tavşanı onun kucağına koyup:
- Abla! İnanamayacaksın ama; bu tavşan ko-nu-şu-yor!
Son kelimeyi vurgulayarak söyledi. Elsie bunun şaka olduğunu düşündü ilk önce. Ama kardeşin yüzündeki ifade bunun gerçek olabileceğine dair tek kanıttı. Ama inanmıyordu. Biraz dalga geçerek tavşan Bibi’ye:
- Merhaba tavşancık. Benimle konuşmak ister misin?
- Tabii seninle konuşacağım. Senin kardeşinden bir farkın yok.
Katie tavşana zekice bir keyifle bakıyordu. Elsie’nin ise dili tutulmuştu. Şu anda kucağında konuşan bir tavşan duruyordu. Bu sessizlikten sıkılan Bibi:
- Bakın; sizi rahatsız etmek istemezdim ancak ülkemiz tehlikede. İki gün önce Mariel teyzenize bir ilaç içirdik. Bu sayede beni sizlere hediye etti. Buraya gelmemin asıl nedeni kehanetten yardım edecek kişiler olarak sizin adınızın çıkması.
- Peki size ne yardımı yapacağız?
- Sorun şu ki karşı ormanın kralı ormanımızı yok etmeye çalışıyor. Zaten başardı da. Geçen günlerde ormanımızdaki her ağacı kesti. Eğer yardım ederseniz yapmanız gereken tek şey karşıdaki ormanda oturan Büyücü Merlin’den ağaçları birkaç saniyede büyültebilecek bir iksir almak. Çünkü Merlin her insanı evine buyur etmez. Doğru kelimeleri kullanmak lazım. Bizi istemiyor. Ne dersiniz, yardım edecek misiniz?
Katie hemen:
- Ev-vet tabiî ki yardım edeceğiz değil mi ablacığım?
- Edelim tabii. Hem biraz hareket olur.
Evden çıktılar. Bibi’nin peşinden gidiyorlardı. Elsie sandalyesinin otomatik olduğuna çok mutlu oldu. Yoksa tekerlek çevirmekten kolları kopardı. On dakika kadar sonra ormanın en derin yerlerindeydiler. Katie ablasının kolunu sıkı sıkı tutmuştu. Sonunda Bibi durdu. Elsie o zaman fark etti. Büyük bir ağacın önünde duruyorlardı. Dikkatli bakınca ağaçla aynı renk olan bir kapı gözüküyordu. Eğer dikkatli bakmasaydı önünden geçer giderdi. Bunu herkesin burayı görmesini engellemek için yaptığını anladı. Bibi onlara:
- Ben gidiyorum. Bundan sonra yalnızsınız. Merlin’e nezaketli davranırsanız iksiri verecektir. İyi şanslar.
Elsie ve Katie el ele tutuştular. Elsie kapıya vurdu. Derinden gelen bir ses ‘Türünü belirt’ dedi. Bu Elsie’ye çok ilginç gelmişti. Ağzından ‘İki iyi insan kardeş’ kelimeleri döküldü. Kapı gıcırdayarak açıldı. Bu söylediklerinin doğru olmasına şaşırmıştı.
Elsie içeri girdi. Daha önce hiç böyle bir yer görmemişti. Ortada eski bir kazan, bir duvarda kitaplar diğer duvarda iksir şişeleri ve en ilginci olan ise sakalı yerlere kadar uzanan, yarım ay gözlüklü, turkuaz bir pelerin gizmiş, yaşlı bir adam. Elsie onun hemen Merlin olduğunu anladı. Daha o ağzını açamadan Merlin onlara:
- Vay canına! Neredeyse 300 yıldır buraya hiç insan gelmemişti. Korkmayın, çekinmeyin. İstediğiniz şey nedir?
- İlk olarak misafir pergelliğiniz için çok teşekkürler. Biz bir ormanın kesilen ağaçlarını birkaç saniyede büyültebilecek bir iksir arıyoruz. Verirseniz çok seviniriz. Çünkü o ormanın yaralarını sarmaya çok ihtiyacı var.
- Tabii size bu iksiri veririm. Şimdiki zamanda böyle ormana yardım edecek pek insan kalmadı. Madem bu nadir insanlardan birisiniz size bir tek dilek hakkı veriyorum. Haydi cin doslarım gibi söyleyelim: Dileyin benden ne dilerseniz?
Elsie ne dileceğini bilemiyordu. O kadar uzun süre konuşmamıştı ki dili damağına yapışmış daha yeni yeni düzeliyordu o konuşmasından sonra. Zaten o daha bir şey demeden Katie atıldı:
- Tek istediğimiz şey ablamın tekrar yürüyebilmesi!
- Dileğinizde bile bir yardımseverlik var. Birkaç saniye sürecek sadece.
Merlin elini kenarda duran çeşitli kavanozlara soktu. Eline aldığı tozları Elsie’nin bacaklarına serpiştirerek bir şeyler söyledi. Elsie bacaklarında bir karıncalanma ve sıcaklık hissetti. Bu bacaklarının eski haline döndüklerini hissettirdi. Elsie hemen ayağa fırladı ve küçük kardeşine sarıldı. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu ikisinin de.
Elsie Merlin’e teşekür ettikten sonra iksiri alıp kardeşiyle çıktı. İksiri orada duran küçük tavşana verdiler. Küçük kız tavşanı kucağına alıp öptü. Elsie ise ona uzanıp öptü ve veda etti. Abla kardeş evin yolunu tuttular.
İşte tam akşamüstü zamanı. Elsie’nin en sevdiği zaman. Annesi ve babası gelmeden bahçelerinde harika zaman geçirdiler. Annesi ve babası gelince gözlerine inanamadılar. Ama ilginçtir ki bacaklarının nasıl düzeldiğini sormadılar.
İşte şimdi Elsie uzun zamandır en çok istediği şeyi yapıyordu. Bahçeyi pencerenin ardından değil içinden yaşıyordu…
yazan: merve akıncı
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
2 comments:
Merve'ciğim,
Nasılsın canım?Günlerin nasıl geçiyor?Bol bol kitap okuyorsundur şimdi değilmi??İstediğin kitaplar varsa bana yazabilirsin.Sana gönderebilmenin mutluluğunu yaşamak isterim canım..)
Çok güzel bir hikayeyi bizlerle paylaşmışsın canım..Sonuna kadar heyecanla okudum ve bende çok mutlu oldum..)
Yardımlaşmanın en güzel örnegi bu hikayede..Yaşantımızda da bu tür yardımlaşmaların artmasını çok istiyorum.
Öpüyorum seni yanaklarından Merve'ciğim...
Sevgiler..sevgiler..sevgiler..
yorum yazdığınız için teşekkür ederim. bu hikayeyi türkçe ödevi için hazırlamıştım. bunun gibi daha çok hikayem var. bilgisayara geçirmenin fırsatını bulduğumda hemen yayımlayacağım.
hikayemi beğendiğiniz için teşekkürler...
Post a Comment